YUSUF ÜÇBAŞ - 15-12-2022
YAŞLILIK VE CİNSEL YAŞAM
Yaşlılık, kişinin doğum tarihinden itibaren ölçülen yaşın artması sebebiyle vücut fonksiyonlarında yaşanan düşüştür. Biyolojik yaşlılık ve psikolojik yaşlılık olarak ikiye ayrılır. Biyolojik yaşlılık herkeste aynıdır fakat psikolojik yaşlılık kişiye özeldir.
Yaşlılık, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre üçe ayrılır; orta yaşlılık (45-59yaş arası), yaşlılık (60-74 yaş arası), ileri yaşlılıktır (75 yaş ve üzeri). Dünyada ortalama yaşam süresi artmakta, sağlıklı yaşam süresi ise azalmaktadır. 1900'lü yılların başında insanın ortalama yaşı 49'du.
Kadınlar menopoza girmeden ölüyorlardı. Günümüzde ise menopoz döneminden sonra ortalama 40 yıl daha yaşamaktadırlar. Ülkemizde de erkeklerin ortalama ömrü 68'e çıkmıştır. Kadınların ortalama yaşam süresinin erkeklere oranla beş yıl daha fazla olduğu bilinmektedir.
Yaşlılıkla birlikte yenilikten korkma (neofobi), çevreye duyulan ilginin azalması, kişilikte değişmezlik gibi ruhsal değişimler görülür. Sosyalilişkilerde seçicilik artar, daha derin ilişkiler kurulmak istenir. Genç vesıhhatli bedene özlem duyulduğu için depresyon yaşanır. Bunun nedeni bedensel, sosyal ve zihinsel kayıplardır. Zihinselkayıpların başında odaklanma problemi, hatırlamada güçlük,algılamada zorlanma gelir. Buna karşılık sözel yetide artma, tecrübe ve iyi karar verme kabiliyeti gelişir.
Yaşlılarda cinsellik konusu son 20-30 yılda daha dikkatli araştırılmaya başlanmıştır. Cinsellik yalnızca cinsel faaliyetleri değil, tüm cinsel inançlar ve davranışları kapsar. Buna göre en önemli cinsel organ, beyindir. Hal bu iken cinsellik için fazlaca yaşlı olmak yalnızca toplumsal bir algıdır.
Yaşlandıkça cinselliğin kalitesinin azalacağı fikri oldukça yaygındır fakat bu fikir temelde yanlıştır. Hem fiziksel hem de ruhsal değişim sebebiyle cinselliğin kalitesi artar. Kadınlarda 40'lı yaşlardan sonra vajina ıslaklığı artar, orgazm yeteneği artar. Erkeklerde sertleşme biraz daha uzun sürebilir fakat sert kalma süresinde artış görülür.
Yaşla birlikte gelen özgüven ve empati yeteneği çiftlerin hem daha
fazla zevk almasını hem de daha fazla zevk vermesini sağlar.
Kadınların menopoz döneminden sonra cinsel isteğinin azalacağı fikri yaygındır fakat menopoz sonrasında görüşülen kadınların %70'inden fazlası böyle bir isteksizlik bildirmemiştir. Durum psikolojiktir ve çözümü çok basittir. Yaşlı erkeklerde uyarılma problemi, genelde psikolojiktir. Kendi vücut değişimine alışamayan erkekte, tıpkı kadınlarda olduğu gibi olumsuz düşünceler görülür.
Genç erkeklerde sertleşme süresi 15 daha çabuktur fakat yaşlı erkeklerde sert kalma süresi daha uzundur. Bu yüzden cinselliğin kalitesini belirleyen kriterin sertleşme süresi olduğunu düşünmek yanlış olur.
Kadınlarda en verimli cinselliğin otuzlu yaşlarda yaşanacağı inancıvardır. Hâlbuki yaşı olgunlaşmış kadın kendi vücuduyla barışık olduğunda daha ihtiraslı birleşme yaşanır. Kadının orgazm kapasitesi ve arka arkaya orgazm olabilme kabiliyeti yaşla azalmaz. Kadınlar çoğu kez kırklı yaşlardan sonra orgazmı daha güçlü yaşadıklarını ifade ederler. Erkekler ise kırklı yaşlarından itibaren orgazmı yalnızca penis başında değil, tüm bedenlerinde hissederler. Cinsel birleşmenin kalp krizi riskini tetiklediği de yanlış inançlardandır. Gerçekte, cinsel birleşme ile sabah yataktan kalkmanın kalp krizi üzerindeki etkileri aynıdır. Cinsel birleşme esnasında kalp krizi geçirenlerin %70'inin, evlilik dışı birleşme yüzünden stres yaşadıkları, bu durumun da kalp krizine neden olduğu saptanmıştır. Kırklı yaşlardaki çiftler, yirmili yaşlara oranla iki kat daha fazla oral seks yaparlar. Oral seksin gençlere ait olduğu fikri, yalnızca bedenleriyle barışamayan yaşlı insanların hurafesidir. Cinsel birleşme tek yolla ve tek şekilde olmak zorunda değildir.
Bazen elle uyarı, oral seks, dokunma, sarılma gibi cinsel faaliyetler cinsel ilişkiden çok daha zevkli olabilir. Tam sertleşme ve tam vajinal ıslanma da yaşlılık döneminde takıntı haline getirilen konulardandır. Tam vajinal ıslanma ve tam sertleşme cinsel arzuyla eşleştirilmesi gereken konular değildir. Erkek cinsel isteği tüm bedeninde hissedebilir. Kadının vajinal kuruluğu ise hormon değişiminden kaynaklanır. Jel veya hormon ilaçları gibi basit müdahalelerle cinsel birleşme sağlanabilir. Erkek her zaman aynı derecede sertleşemeyebilir. Bu durum erkekte anksiyete ve depresyona yol açar. Bu anksiyete ve depresyon daha fazla sertleşme sorununa sebep olur.
Fakat yapılan araştırmalarda elde edilen sonuç, ileri sertleşme problemlerindeki en büyük etkenin, kullanılan ilaçlar ve geçirilmiş hastalıklar olduğudur.
Ekonomik durumu ve eğitim durumu yüksek toplumlarda genç ve üretken olmak önemlidir. Bu yüzden kadınlar kendilerini menopoza hiçbir zaman hazır hissetmezler. Üreme yetisini kaybeden kadın, cinsel çekiciliğini de kaybedeceğini düşünür. Düşünmeye odaklı kadınlar, menopoz döneminden sonra daha da düşüncelere dalarlar.
Hayatlarındaki her şeyi sorgulama eğiliminde olurlar. Genç nüfusa önem veren toplumlarda menopoz bir ceza olarak algılanır. Kırsal toplumlarda ise doğurma tehlikesi olmadığı için menopoz, kadınlarda bir statü niteliğindedir. Kadınlarda menopoz döneminde majör depresyona rastlanmaz fakat dikkat eksikliği, uyku bozukluğu, ağlama nöbetleri gibi şikâyetler sıkça görülür. Bunun sebebi kişiliktir.
Östrojen kaybının depresyona yol açtığı bilinmektedir. Fakat menopoz döneminde sadece östrojen takviyesi yetersizdir. Uygun antidepresan ve psikoterapi önerilir. Hormonel değişimler yüzünden cinsel isteksizlik, ağrılı cinsel ilişki ve vajinal kuruluk gibi belirtiler gözlense de bunlar erotik materyallerle aşılabilecek problemlerdir. Kalınlaşan deri tabakası, sinir iletiminde olumsuz etki yaratacağı için ve azalan 16 östrojen hormonu sebebiyle hoş duygular daha az oluşacağı için kadınlar, dokunulmaktan kaçabilirler. Vajinal elastikiyetin azalması, vajinal kuruluk, idrar kaçırma korkusu kadınların cinsellikten uzaklaşmasına sebep olur. Erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da kullanılan ilaçların cinsellik üzerinde olumsuz etkileri vardır. Menopoz ve postmenopoz döneminde kullanılan diyabetik ilaçlar cinsel uyarmalarda olumsuz etkiye sebep olurlar.
Antidepresanlar vajinal lubrikasyonu bloke ederler. Diyabetin kendisi de, getireceği depresyon ve depresyonun tedavisinin de cinsellik üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilinmektedir. Batı kültüründe menopoz, doğu kültüründe olduğu gibi olgunluk ve özgürlük anlamına gelmez. Eğer kadının menopozdan önceki cinsel faaliyetleri iyiyse, menopozdan sonra da bu şekilde devam eder. Kadınların menopozla ilgili kesinlikle bilinçlendirilmeleri gerekir.
Yaşanan durumun olağanlığı ve cinsel faaliyetlerin devam edebileceğini bilmek, menopoz döneminde kadının ihtiyacı olan bir durumdur. Postmenapozal kadınlarda sarılmak, şefkat görmek, sevilmek temel ihtiyaçlardandır. Özellikle bu dönemde cinsel faaliyetler, yalnızca cinsel birleşme olarak görülmemelidir. Menopoz döneminden önce eşi kalp krizi geçirmiş bir kadına, cinsel birleşme sırasında eşinin risk altında olmadığı anlatılmalıdır. Hassaslaşan ve derinleşen kadın rahatlatılmalıdır. Bu konuda sağlık personeli de eğitilmelidir. Vajinanın östrojen azalmasından dolayı atrofiye uğraması, pelvik gevşeme, vajinada ıslaklığın azalması, idrar yolları enfeksiyonları, artrit ve ortopedik sorunlar, hemoroid ve pelvik tümörler, depresyon, suçluluk gibi sebeplerden dolayı ağrılı cinsel ilişkiler yaşanabilir. Kronik hastalıklar, ilaçlar, tacize uğramış olmak, eşteki cinsel işlev bozukluk gibi durumlar da cinsel isteksizliğe sebep olabilmektedir.
Yaşlı kadınların orgazm problemini yaratan başlıca etmenler yeterince uyarılamama, dini inançlar, cinselliğe bakış, anksiyete, depresyon ve daha önceki cinsel yaşamın kalitesidir. Yaşlı kadınların büyük kısmı cinsel davranışlardan hoşlanmaktadırlar. Cinsel yönden aktif kadınların daha az vajinal atrofi yaşadıkları, cinsel istek düzeylerinin daha yüksek olduğu ve cinsel doyuma daha fazla ulaştıkları bilinmektedir.
Yaşlılarda cinsellikte en önemli faktör her iki eşin de sağlık durumudur. Boşanma durumu, dul kalma, kaybedilen eşten sonraki ilişkide yaşanan suçluluk duygusu, kadınların cinsellikten uzaklaşmasına sebep olan durumlardandır. Ameliyatların da kadınları cinsellikten soğuttuğu bilinmektedir. Özellikle memeye yapılan cerrahi müdahaleden sonra kadınların cinsellikten soğuduğu gözlenmiştir.
Psikoloji, cinsel isteği doğrudan etkiler. Kimi toplumlarda belli bir yaştan sonra cinsel isteğin devam etmesi hoş karşılanmaz. Eş kaybından sonra hala cinsel istek duyan kadınlarda suçluluk duygusu yaşanabilir. Değişen bedene bağlı ansiyete yaşanabilir. Bu gibi psikolojik durumlar kadınların cinsellikten uzaklaşmasına sebep olabilir. Vajinal kuruluk, vajinal atrofi, uyarılma kaybı, cinsel istek kaybı gibi hormonel değişiklikler yaşanır. Fakat bunlarla baş etme yolları mevcuttur. Bazı kadınlar doğru ve yeterli uyarıldığında kuruluğun neredeyse hiç yaşanmadığı gözlenmiştir. Jeller ve 17 suda çözülen kayganlaştırıcılar, daha sık cinsel aktivite, beslenmeye soya ürünleri ile devam etme, bol su tüketme, doğal östrojen takviyesiyle kuruluk aşılabilir.
HRT'nin kadınlar üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Menopoz döneminde kadın, gece terlemeleri ve sıcak basmaları yüzünden kendini çekici hissetmeyebilir. HRT takviyesi doğal vajinal ıslanmaya yardımcı olur, vajinanın daha elastik olmasını sağlar. Uyarılma ve duyarlılık artar. Ayrıca kadınlara östrojen replasman tedavisinde çok
düşük doz testosteron ilave edildiğinde, yalnızca östrojenden çok daha olumlu sonuçlar alındığı gözlenmiştir. Beklenmeyen yan etkiler arasında seste kalınlaşma, akneler, yüzden kıllanma, ciltte yağlanma sayılabilir. Ayrıca klitoral hassasiyet yaşanabilir.
Cinsellik sadece cinsel organların tekelinde değildir. Cinsellik tüm vücuda ait bir eylemdir. Yaşlılara bu konuda destek olmak gereklidir çünkü onlar, kaybettiklerini düşündükleri cinselliği kendilerinden, hayatlarından bir parça olarak görmeyi reddetmektedirler. Bu yüzden toplumun onlara yüklediği acıyı çekmektedirler. Rahat soru soramamaktadırlar. Gençlerin cinselliğine gösterilen ilgi onlarınkine gösterilmediğinden, kendilerini itilmiş ve önemsiz hissederler. Her insan, her yaşta cinselliği yaşar. Değişen tek şey, bedenleri değil, cinselliği yaşayışlarıdır. Gençken ateşli geçen bir sevişmenin yerini, yaşlılıkta uzun süren bir kucaklaşma alabilir; fakat yaşlılıkta da çok ateşli bir birleşme yaşanabilir. Tüm bunlar çiftin kendilerini ve birbirlerini kabul etmesiyle alakalıdır.
İstek kaybı yaşandığında ise östrojen seviyesinden önce çift terapisi önerilir. Problem östrojen eksikliğinden kaynaklanıyorsa hormon takviyesiyle problem aşılabilir. Psikolojik açıdan kadın erkek arasında belirgin bir fark olmamasına rağmen toplumsal açıdan kadınlar daha kısıtlanmışlardır. Özellikle söz konusu cinsellik olduğunda kadınlar kapalı duvarların ardında gibidir. Cinsellikten söz etmeleri uygunsuzdur. Bu gibi durumlarda evlilik bir çıkar yol gibi görünse de yeni problemler başlar. Vajinismus yaşanabilir, aldatmalar yaşanabilir. Bunların hepsi cinsellikle ilgili toplumsal tabuların yarattığı travmatik sonuçlardır. Menopoz, kadınlarda yumurtalık faaliyetlerinin sonlanması sonucu adet görmeme halidir. Kadın, son bir yıldır adet görmemişse, gördüğü son adete menopoz denir. Yumurtalıktaki follikül kaynağının tükenmesidir. Yumurtalıklarda artık östrojen yapılamaması, hormonun etkili olduğu sistemlerde eksiklik sendromuna yol açabilir. Vücudun üst yarısı, kollar ve yüzde ani ateş basması ve ardından terleme olarak görülen karakteristik belirtileri mevcuttur. Nöbetler esnasında damar genişlemesi yaşandığından yüzde kızarıklık görülebilir. Östrojen ve androjen azalmasına bağlı psikolojik etkilerin yanında uykusuzluk, depresyon, anksiyete görülür. Bu dönemde de cinsel ilişki yaşanır fakat uyarılmadaki azalma, isteksizlik, sonrasında hayal kırıklığına sebep olabilir. Östrojen düzeyindeki azalma kemiklerde zayıflamaya sebep olabilir. Menopozda yalnızca cinsel organlarda değişimler olmaz. Tüm vücutta belirgin değişmeler gözlenir. Bu dönemde ortaya çıkan pek çok belirti, kadını çok ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Ateş basmaları ve terleme gibi vazomotor belirtiler, uyku bozuklukları, anksiyete ve depresyon, konsantrasyon bozuklukları, kendini yorgun hissetme, vajinal kuruluk ve cinsel istekte azalma gibi seksüel sorunlar, idrar problemleri, istem dışı idrar kaçırmak, ağız, diş, saç, tırnak, deri, göz gibi çok değişik organda ortaya çıkan sorunlar bunların başlıcalarıdır.
Kadın ömrünün ortalama 40 senesinin menopozla geçtiğini düşünürsek, bu dönemde kadınlara sağlıklı yaşam kalitesi sunmak oldukça önemlidir. Hormon tedavisinin sağlıklı yaşam kalitesinde belirgin bir artış sağladığı gözlenmiştir. Hormon tedavisinde kullanılan ilaçlar ağız yoluyla, deri altı yoluyla, doğrudan deri yoluyla ve vajinal yolla alınabilir.
Anksiyete belirtilerinden biri de “aşırı düşünmektir". Aşırı düşünen kişiler beyinlerini kapatamıyormuş gibi hissederler. Beyin bir kere endişeye kapıldıktan sonra bununla başa çıkmak zordur.
Yalan söylemek: Her ilişki gibi güven zedelenirse, bir süre sonra eşler birbirine karşı şüpheci olurlar. Zor kurulan ama kolay yıkılan güvenin tamiri zordur.
Yalnızca cinsellik esnasında güzel sözler söyleyen ve geleceğe yönelik vaatler veren, Şiddet uygulayan, Uyguladığı şiddete sizin sebep olduğunuzu söyleyen, Aldattığı halde sizin onu teşvik ettiğinizi ima eden,Hep haklı olan, özür dilemeyen, Sizi kimsenin kabul etmeyeceğini ve ona muhtaç olduğunuzu söyleyen..
Sürekli maddi isteklerde bulunan ve istekleri karşılanmadığı zaman küsen, ayrılan, eleştiren, değersizleştiren, Sık sık şikayet eden, yapılanlardan memnun olmayan ve daha fazlasını ve daha fazlasını isteyen, Erkeği küçümseyen, "birazcık adam ol" tarzında konuşan